Çevre Bakanlığı’ndan Kalyoncu’nun Hatay Kent Planına 15 Aydır Onay Çıkmıyor…
Doğu Akdeniz illerinden Bayburt’a 45 km mesafede, yeni adıyla Bayraktar köyünde 12 yıldır doğayla bütünleşik biçimlenen sosyo-kültürel yaşamın sanatsal formunu yorumlayan Baksı Müzesi; turizm destinasyonu olmayı başarıyor mu?
Ya da şöyle soralım: İş dünyasından önde gelen grupların desteğini yanına alarak, Anadolu bozkırında yurt içinde ve yurt dışında ödüllü bir değer üreten Baksı Müzesi’ni besleyen sanatsal yetkinliğin, kırsal kalkınmaya etkisi oldu mu?
Türkiye’nin sosyal ve ekonomik gelişmişlik endeksinde 60. sıraların altında kalan illerden Bayburt’a gelince akla bu soruların gelmemesi pek olası değil.
Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UNESCO-AIAP) Türkiye Ulusal Komitesi 1990-1995 dönemi başkanı, Baksı Sanat ve Kültür Vakfı başkanı, Baksı Müzesi’nin kurucusu sanatçı ve akademisyen Prof.Dr. Hüsamettin Koçan’la Türkiye’de bir ilk olan “Akarsu Üzerinde Konuşmalar” konseptli oturumları izlerken, aynı soruları zaman ve mekan boyutuyla ele aldık.
KADINLARIN PEŞİNDEN KENTE İNDİ
Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın 2010 yılında Baksı Müzesi’ni açtığında, 40 haneli köyde kadınların emeğini değerlendiren tasarımları destekliyordu.
Köyde tarımsal ve hayvansal üretimin azalmasıyla mesleksiz ve üretimsiz kalan kalan kadınlar kente göç edince, Baksı Müzesi de peşlerinden kente gidiyor.
Bayburt kent merkezindeki Kaleardı Mahallesi’nde, “Hüsame Köklü Kadın Eğitim ve İstihdam Merkezi” nin temelini atan Baksı Müzesi’nin içinden böylelikle bir yerel kalkınma projesi doğmuş oldu.
Büyük bir adanmışlık ve mücadele…
Merkezin 2025 yılında tamamlanmasıyla, yöre kadınlarının buradaki atölyelerde üreteceği ürünlerin dünyaya pazarlanması hedefleniyor.
2 bin 550 metrekarelik alana inşa edilecek merkezde, ilk etapta 100 kadına eğitim verilerek istihdama katkı sağlanması hedefleniyor.
Mimari projesi Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından hazırlanan, “Baksı Hüsame Köklü Kadın İstihdam Merkezi”, Fransa’da gerçekleştirilen MIPIM AR Future Awards 2017’de ‘Sivil ve Kamu Binası’ kategorisinde ödül de almıştı.
KAMU KENTE RANT DİYE BAKARSA OLMUYOR
Baksı Müzesi gezimizde konuk konuşmacılardan mimar Nevzat Sayın, sanatsal ve kültürel girişimciliğin ekonomik kalkınmaya etkisini; “kamusal, bütünleşik, katılımcı ve bilimsel kentleşme iradesinde” arayan bir bakış açısına sahip.
Baksı Müzesi gibi yüzük taşı projeleri bir kentin akupuntur noktalarına benzeten Sayın, kamunun rolüne Hatay örneğini veriyor.
“Zaman geçici, mekan ise kalıcı izler bırakıyor; mekanı yok ettiğinde ortada hiçbir şey kalmıyor” diyor.
Hatay’da mekânsal devamlılığı sağlayan projelerine onay bekliyorlar.
Hatay’da yaşanan 6 Şubat 2023 tarihli depremlerden sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı şehrin mimari planını çıkarmak üzere Türkiye Tanıtım Vakfı (TTV)’nı görevlendirmişti.
Sayın “16 mimarla Antakya’nın Fransızlar’dan kalan bölümünü çalıştık. Bakanlık onayı alamadık. Projemizle ilgili ‘mahremiyetin’ gözetilmediği eleştirisi yapıldı” diyor.
Bakanlık mutfakların sokaklardan görünmesini mahremiyetin ihlali olarak değerlendirmiş.
En yaşanabilir şehirlerin başında gelen Barselona örneğini veren Türkiye Tanıtım Vakfı (TTV) kurucusu Mehmet Kalyoncu 30 Nisan’da konuşmacı olduğu Hatay Master Planı ve Proje ve TTV Hatay Toplum Merkezi sunumunda Hatay’ın yeniden canlandırılması sürecinin devam ettiği aktarıyordu.
Sunumun üzerinden bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen, TTV planına hala (!) Bakanlık’tan onay gelmedi.
KALYONCU’NUN PROJESİ ONAY BEKLİYOR
Kalyoncu bu sunumda, 500’ü aşkın mimar ve şehir plancısı gönüllüyle çalışılarak sosyal mekanları da içine alan Hatay şehir planının dünyaya örnek olacağı iddiasını dile getiriyordu.
Bakanlık ile Kalyoncu’nun bile kentsel bakışının uyuşmaması yadırganabilir. Zira Üsküdar ilçesi Kuzguncuk mahallesinde faaliyet gösteren TTV’yi kuran Kalyoncu ailesi, kamudan en çok ihale alan 5 gruptan biri olmanın yanı sıra, AKP’yi destekleyen medya organlarının (Sabah-AHaber-ATV) da sahibi…
İktidar ısrarla TOKİ kafasıyla kentsel ihtiyaçların karşılanamayacağını anlamamakta ısrarlı. Bu tutumu tek bir şeyle açıklayabiliriz; o da rant hesabı!
TOKİ kafası ne anlama gelir? Dar gelirleri kent merkezlerinden dışarı atan kutu kutu evler ve müteahhide ihale…
KENDİNİ YÖNETEN ŞEHİR İSTENMİYOR
TTV bünyesinde Hatay için hazırladığı projesini anlatan mimar Sayın, “Projemin adını Otonom Ada koydum; adı ile uğraşıyorlar. Toplumsal özgürleşme, anarşizm çağrıştırıyor diye… Bu adı özellikle koydum, Otonom ‘kendini yöneten şehir’ anlamı taşıyor. Farklı zamanlardaki toplantılarla kullanıcıların, merkezi otoritenin ve yerel yönetimlerin görüşlerini alıp; toplamda 14 bin metrekare büyüklüğündeki iki yapı adasında yıkımdan önceki sayıları ve büyüklükleri koruyarak toplam 58 bin metrekare inşaat alanında 302 ev ve 76 ticari birim ürettik.” diyen Sayın, projenin finansmanı için de önerisi olduğunu ekliyor:
“Deprem öncesi adada 71 dükkan vardı, yerlerine 76 dükkan yapıyorum. Fazladan yapılan 5 dükkanın kirası ile bu yapılara finansman desteği sağlanabilir.”
ANTAKYA KÜLLERİNDEN DOĞABİLİR
Teslim edilen TOKİ konutlarına ilişkin “Teslim edilen 470 TOKİ konutu şehrin dışında. TOKİ şehrin içine de bunlarla girecek diye korkuyorum. Geriye şehir kalmıyor.” diyen Sayın kaygısını da şöyle ifade ediyor:
“Barınma temel ihtiyaç ama burada nasıl barınma sorusu da sormalıyız.”
Üç büyük dinin ibadet mekanlarını buluşturan sosyo-kültürel mirasın enkaz altında kaldığı Antakya küllerinden doğma potansiyeli taşıyan bir kent.
Mozaikleriyle dünyada haklı bir üne sahip Antakya’da yerin altında kalan kent de arkeolojik kazılarda ortaya çıkacaktır.
Günün Antakyalılarına geleceğin Antakya’sına karar verme inisiyatifi sağlanabilirse, tarihin üzeri TOKİ yapılarıyla yok edilmezse…
Sanatsal ve kültürel yapıların kentsel kalkınmaya etkilerini tartışmayı bir başka yazımda sürdüreceğim.