Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi Mariam Khan, “UNFPA iklim değişikliğinin çevresel bir sorun olmanın ötesinde insan haklarına, sosyal adalete ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik bir tehdit olduğunun bilincindedir.” dedi.
AFAD Risk Belirleme ve Önlem Dairesince yürütülen, Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen “Türkiye’de İklim Değişikliğinden Kaynaklanan Afet Risklerinin Azaltılması ve Uyum Konusunda AFAD’ın Kapasitesinin Artırılması Teknik Destek Projesi” kapsamında Afet Uyum Eylem Planı Paydaş Katılım Çalıştayı çalışmaları sürdürülüyor.
Trabzon’un coğrafi ve iklimsel özellikleri göz önünde bulundurularak sel, taşkın, toprak kaymaları, erozyon, deniz seviyesi yükselmesi gibi risklerin analizlerinin görüşüleceği çalıştay, Trabzon’un Yomra ilçesindeki bir otelde başladı.
Çalıştaya çevrimiçi katılan UNFPA Türkiye Temsilcisi Mariam Khan, iklim değişikliğiyle mücadelenin aciliyetinin giderek daha belirgin hale geldiğini ve bunun dünya çapındaki topluluklar üzerindeki etkisinin görüldüğünü belirtti.
Yükselen deniz seviyelerinden aşırı hava olaylarına kadar yaşananların savunmasız popülasyonları orantısız bir şekilde etkilediğine işaret eden Khan, “UNFPA iklim değişikliğinin çevresel bir sorun olmanın ötesinde insan haklarına, sosyal adalete ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik bir tehdit olduğunun bilincindedir.” diye konuştu.
Khan, iklim krizinden en çok etkilenenlerin, en büyük ekonomik kayıplarla ve kalkınmada gerilemeyle karşı karşıya kalanların en yoksul ülkeler ve topluluklar olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Araştırmalar, iklim değişikliğinin anne ve yeni doğan sağlığı üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkisini gösteriyor. Isıya maruz kalma ve yetersiz beslenme, bebek ve anne ölümlerini artırabilir. İklim bağlantılı afetler sırasında plansız gebelikler artma eğilimindeyken, insani krizler ve iklim krizleri sırasında ekonomik yükü azaltmak için çocuk yaşta evliliklerin yaygınlığı artıyor. Giderek artan sayıda kanıt, gençlerin yaşlılara kıyasla iklim krizi konusunda daha fazla karamsarlık ve kaygı taşıdığını gösteriyor. Bu kaygı onların geleceğe bakışını, çocuk sahibi olma konusundaki düşüncelerini olumsuz etkiliyor. Sosyal ve davranışsal etkiyi anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.”
Çevresel krizlerin temel hizmetlerin sunumunda da aksamalara yol açarak herkes için sağlık sonuçlarını kötüleştirebileceğini vurgulayan Khan, “Genel olarak iklim krizi, toplumsal cinsiyet eşitliği de dahil olmak üzere önceden var olan eşitsizlikleri ve barınma, ulaşım, bilgi ve diğer kaynaklara erişimi etkileyen sayısız eşitsizliği daha da kötüleştiriyor ve kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, insan kaçakçılığı ve cinsel istismar gibi artan risklere maruz bırakıyor.” ifadesini kullandı.
Khan, Türkiye’nin, BM ilkelerine bağlı bir üye ülke olarak, iklim değişikliği ile nüfus dinamikleri arasındaki karmaşık bağın ele alınmasına yönelik işbirlikçi çabaların öneminin bilincinde olduğunu sözlerine ekledi.
“Çalışmalarımızın yüzde 95’lik kısmını tamamladık”
Ankara Üniversitesi Beşeri İktisadi Coğrafya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Somuncu ise Türkiye’nin iklim değişikliğine maruz kalan ülkelerin başında geldiğini söyledi.
Proje kapsamında Antalya ve Trabzon’un yer aldığı iki alanın seçildiğini ifade eden Somuncu, şunları kaydetti:
“Zaten istatistiklere baktığımızda en fazla afete maruz kalan iki ilimiz bunlar. Dolayısıyla bu iki il için proje kapsamında iklim değişikliğinden kaynaklanan afet risklerinin azaltılması ve iklime uyum çalışmalarına yaklaşık 1,5 sene önce başladık. Buradaki arkadaşların büyük bölümüyle yüz yüze ve online olarak çalıştaylar yaparak çalışmalarımızın yüzde 95’lik kısmını tamamladık. Bu eylem planı süreci katılımcı bir yöntemle yürütüldü ve geliştirildi. Şu anda da eylem planının son aşamalarında yapacağımız birkaç iş kaldı. Bugün ki çalıştay onlardan bir tanesi. Nisan ayı başında proje tamamlanmış olacak.”
Somuncu, iklim değişikliğinin ve sonuçlarının artık daha görünür hale gelmeye başladığına dikkati çekerek, “Biz bunun sadece afet boyutunu biliyoruz. Bunun bir de ekonomik boyutu var. Hem de çok ciddi bir boyutu var, ekonomiyi de önemli ölçüde etkilemeye başladı. Buna karşı akılcı ve bilimsel yöntemlerle mücadele etmek ve karşı koymak gerekiyor. Bunun yöntemi de bir eylem planı çerçevesi çizip buna göre yola devam etmektir. Dolayısıyla eylem planının ana amacı budur.” dedi.
Avrupa Konseyi Çevre ve İklim Değişikliği Sözcüsü Cemal Baş da “Afet Uyumunda Toplumsal Değişim İçin Adım Atma Zamanı” konulu sunum yaptı.
Çalıştay, gün içinde düzenlenecek çeşitli oturumların ardından sona erecek.