Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, bugün itibarıyla tarımda üretimin çeşitli trendlere göre şekillendiğine dikkat çekti.
Gıda sektörü için tarımda sürdürülebilirliğin kritik öneme sahip olduğuna işaret eden Ulusoy, “Tarımda insanın gıdaya ulaşımındaki hayati rolü dolayısıyla sürdürülebilirlik kavramı hayati önem arz ediyor. Bunun ışığında dünyanın dört bir yanından farklı ölçeklerde yürütülen projelerde sürdürülebilirlik arayışları devam ediyor” dedi.
“Kompostlama tanımının güncellenmesi isteniyor”
Tarımda gelenek ile yeniliği bir arada harmanlayan yöntemlerin dengeli bir karışımın reçetesi olduğuna atıfta bulunan IAOM Avrasya Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, şirketler tarafından dijital hassas tarım araçları konusunda yatırımlar yapılmasının kayda değer veri akışı sağladığını söyledi. Dijital yatırımlar sayesinde çiftçilerin hayvancılık ve gübre verilerini takip edip, böylece çevre için daha iyi, daha akıllı iş kararları alabildiklerini vurgulayan Ulusoy, şöyle devam etti: “Küresel ölçekte gerçekleşen dönüşüm hareketinde önemli gelişmelerden biri de ABD tarafında yaşanıyor.
Geri Dönüşümlü Ürünler Enstitüsü, ABD Tarım Bakanlığı’na bir dilekçe sunarak, tesislerin gıda atıklarını kabul etmesini ve ürünlerini çiftliklere satmasını kolaylaştırmayı umarak, kompostlama tanımının güncellemesine ve kompost hammaddeleri için bir tanım belirlemeye çağırdı. Çünkü mevcut durumda bu konu üzerinde netlik olmaması geri dönüştürülebilir maddelerin kısıtlanmasına sebep oluyor.
Türkiye’de ise Tarım Bakanlığı da birtakım uygulamalarla yeni nesil tarım sektörüne teşvikler vermeye başladı. Örtü altı üretime teşvik, organik tarıma teşvik gibi uygulamalar, bu alanlarda etkinliğin artırılması hedeflenmesine yönelik eylemlerden sadece birkaçıdır.” Tarımsal üretimde yaşanan dönüşümün özellikle gıda sektöründeki lider firmalar eliyle yürütüldüğü bilgisini veren Eren Günhan Ulusoy, “Örneğin Eti Burçak WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile ‘Sağlıklı Toprak Hareketi’ projesini hayata geçirdi.
Proje kapsamınca yapılan araştırma ve rapor sonuçlarına ilişkin Eskişehir’de pilot uygulaması da sağlanmış. 50 dekarlık alanda gerçekleştirilen pilot uygulamada çiftçilere işlemesiz tarım tanıtılmasının ardından, uygulanan yöntemin ilk önemli sonuçları elde edildi. İşlemeli tarımda çiftçiler bir dekar buğday yetiştirmek için 6 litre mazot kullanırken, işlemesiz tarımda bu miktar 0,9 litre seviyesine indi” değerlendirmesini yaptı.
Sektörün önde gelen şirketlerinden Ülker’in de farklı alanlardaki projeleriyle öne çıktığını söyleyen Eren Günhan Ulusoy, ‘Aliağa Bisküvilik Buğday’ projesiyle iklim değişikliğine, hastalık ve kuraklığa dayanıklı, yüksek kaliteli, verimli bisküvilik buğdayın üretimi sağlandığını dile getirdi. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürdüğü ‘Ulusoy Un’ firmasının ise sürdürülebilir hububat tedariği ve un üretimiyle güvenli gıdaya erişime destek verdiğini bildirdi.
“Buğdayın ilk yetiştirildiği topraklarda yer alıyoruz”
Türkiye’nin buğdayın ilk yetiştirildiği topraklarda yer almasının tarihi anlamda kendilerine önemli bir sorumluluk yüklediğini belirten Eren Günhan Ulusoy, şunları kaydetti: “Tahıl üretimimizin yüzde 60’ını buğday oluşturuyor. Bugün tam 164 ülkeye un ihracatı gerçekleştiren ve ülkeye 1 milyar doların üzerinde gelir girmesini sağladı.
Başarımız bizi; ABD içinde 10 ve global ölçekte 4 direktörlük olmak üzere toplam 14 bölgeden oluşan, 123 yıllık Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği Avrasya Bölge Başkanlığı’na taşıdı. Toplam nüfusları 2 milyarı aşan ve toplam 7,1 trilyon dolar ekonomik büyüklüğü bulunan, 32 ülkeden oluşan dünya buğday üretiminin yüzde 30’unu ve dünya un ihracatının yüzde 55’ini temsil eden Avrasya Bölgesinin başkanlığını üstleniyoruz. Bu da Türkiye’nin buğday ve un piyasaları açısından ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.”
“Lisanslı depoculuk çiftçiyi koruyor”
Gerek işletmeci tarafında gerekse kullanıcılar yani çiftçiler tarafında teşviklerin sağlanması, sistemin sağlam temellere oturması ve uzun vadede ülke ekonomisi ve tarımına büyük avantajlar sunması açısından hayati önem arz eden lisanslı depoculuk hakkında da bilgi veren Dr. Eren Günhan Ulusoy, “Türkiye için sistemin temellerinin geç atıldığını gözlemlesek de şu anki gelişim hızı tatmin edici düzeydedir. Lisanslı depoculuk, ürünlerin fiyat dalgalanmasını kontrol altına almada önemli bir rol oynamaktadır. Lisanslı depoculuk, üretimi ve depolamayı izlenebilir hale getiriyor. Lisanslı depolar kurmak için yapılan başvurular 16 milyon tona ulaşırken, lisans alan kapasite 7 milyon ton olmuştur” açıklamalarında bulundu.